22 Mayıs 2012 Salı

22 Mayıs 2012 Salı


   ..sahte gülüşlerinin altında yatan gerçek hislerini çağırışlarını duyamadım, bilemedim, düşünemedim... suya hasret kalmış çöllerdeki gül misali sevdim seni, anlayamadım beni sevmediğini... bana git deyişini duyamadım... nankörlüğüne inat sevdim seni öylesine bir başka, ötekilerden başka... git dediğinde bile gidemedim, gitmek isteyip de çekilemedim, senden vazgeçemedim... vefasız ve nankörce yaşattığın yıllara inat sevdim seni nankör, vefasız, sevmesini bilmeyen yar...sevilen yar...

sonra mı ?



    ...sonra mı? dersin bu muydu diye.neye/nasıl yandığını unutursun,kime isyan ettiğini unutursun...çalkanlanır mazi...ne doğru/ne yanlış görmek,bilmek istersin...ama beceremezsin,göremezsin...sevemezsin eskisi gibi...sevemezsin eskisi gibi,beceremezsin ben kadar sevmeyi.

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Hayat Salıncağı



Her şey bir hayat salıncağından ibaret,
Öne arkaya sallandıkça değişir manzara
Duygular serpişir bir o yana, bir bu yana

Hangi yönden baksan, başka gelir, görünür insana
Hayat salıncağı, sallanır her yana…
Kasvetli, asabi, hırçın duygularla
İç çekiyorum kana kana, yükselemedim hayat salıncağında

Neler öğrenmedik ki;
Yanda iki asılı halat ve onu birleştiren bir kuru tahta
‘Hayat Salıncağı’ bu sonuçta…
Kimi zaman seri oldu, durmadan sallanınca
Kimi zaman durdu, attı bir köşeye aldırmadan
Kaç insan bindi, düştü ve indi… bu acısıyla tatlısıyla başka varlığa…
Acımasızca peyda olmuş duygular içimde
Merhamet hissi körelmiş sessizce
Ne yapayım ‘Hayat Salıncağın’ da bu kurallar böyle…

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Bir o kadar gerçekçi hayal ürünü 'aşk'



    Akan gecenin seni geride bırakan saatlerini yaşıyorum hükmüm yetmez durdurmaya. Geçen yılların sensizliğine baş koymuş bedenim yüreğimin acısını dindirmeye çalışan bir guguklu saat misali bir o kadar gerçekçi… seni unutmaya çalışan kalemim, mürekkebim küçük bir kağıt parçası.. yüreğime saplanmış bir ok misali bir o kadar düşman, bir o kadar yalnız, vefasız yıllar…

Ne zor 'sen' diyip susmak




    Ne zor sen diyip son vermek umutla başladığım mısralara.ne zor sen diyip uçuşan sarı yaprakların gökyüzünden süzüle süzüle hüzünlü şarkılar gibi anımsatması gidişini bana. yavaş yavaş herşey gidip kayboluyor dönmesi mümkün olmayan insanlar bile var...hepsi birer birer siliniyor,yapayalnız kalıyoruz silik silik…bir sebep,bir bahane üretilmeden öylece yapayalnız gidiliyor. Arkasına bakmadan giden de var yüreğini bırakıp gidende… en çok bir gidiş bunaltıyor yüreğimi,gökyüzünden iniyor sanki karabulutlar… inliyor sanki karabulutlar giden yarımı birleştirmek için… yüreğim gidiyor,beynim gidiyor,aklım-mantığım gidiyor,canım gidiyor,içim yanıyor… Gülüşün geliyor aklıma aniden. Gökyüzünden yağmurun habercisi iniyor. Karabulutlar çöküyor dizlerimin dibine. Bir gök gürültüsü…Bir şimşek çakıyor suratıma… Gidişine ‘Eyvallah’ deyişimin karşılığında… sarışın yapraklar doluşuyor ayaklarıma. Baştan aşağı iniyor gözlerimden ayaklarıma kadar. En  sonunda bir hıçkırıklı bir ağlayış,bir yağmur damlası süzülüyor gözlerimden aşağı gözyaşlarımla karışık. Arkana bakmadan gidişinin ardından bir karanlık düşüveriyor umutlarıma. Sana uzanarak titreyen ellerim geri çekiliyor,vazgeçiyor verdiği sözden… arkamı dönüyorum, gitmek istiyorum… Yeni umutlarımın peşine düşecekken,tersi yönde bir rüzgar itiveriyor,geri çeviriyor isteklerimi… Aldırmadan devam ediyorum...dizlerime kapanmış karabulutlar çekiliyor sanki.yağmur daha bir şiddetli yağıyor ‘gitme,kal’ der gibi… gidiyorum bu şehirden geçiyorum umutlarımdan,vazgeçiyorum senden elimle itiyorum benliğimi en çokta sensizliğimi bırakıp gidiyorum…

6 Mayıs 2012 Pazar

Daha Onyedi



Daha henüz onyedimdeyken hayattan bıkkınlık geldi şimdiden
Dökerdik duygularımızı birbirimize eskiden
Allah’ım yine başladım şiir yazmaya ahh yine yeniden
Mısralar dökülüyor kalemimin ucuna, şöyle silkelenirken
...’ dan bana bir şeyler yazmasını bekliyorken
Hüzünlü duygular sarıyor beni, hafif bir rüzgar eserken…

3 Mayıs 2012 Perşembe

Gidişlerine İsim Bulamadım



   Yanı başındakini göremeyecek kadar körsün,görmek istemeyen kalbi bırak,kör olmayan gözlerin utansın…göstermesini bilmeyerek,görmeyi istemeyerek…en çok gidişinle anladım dünyanın varlığı kadar apaçık ortada olan seni.en çok o zaman yandım…daha başka sevdim çölde suya uzanan kırmızı bir kumru kadar gerçekçi ,bir o kadar hayal…

Gidişlerine isim bulamadım.her gidişinde bir parça kopardın bendeki senden.sevmeyi bilemeyişin,sadakat nedir bilemeyişin…isim bulamadım…yabancısın sahi…

Sahi?
  
Bilemeyişindir belki yada vermek istemeyişin.ben miyim sende gördüğün ben? Yoksa göremediğin ben miyim?

Rüzgar uçuruyor masamdaki şiirlerimi.sana ait ne varsa koparıp götürüyor benden en uzaklara…şiirlerimdeki seni alıp götürüyor yalnız.içimdeki sen,hala ilk gün ki gibi taptaze…ne gelse ne girse gönlüme yerleştiğin yer nasılsa? Dolmuyor, değişmiyor, kimse beceremiyor sen kadar olmayı…sen kadar olmayı becerememek değil marifet…bendeki sen olmayı becerememek…

Gidişlerine bir isim ver ey yar. Gidişlerine isim ver de peki tekrar gelişlerine ne demeli?